Blogun ilk kitap yorumuyla dalış yapıyorum sevgili okuyucu. Önce bir kaç soru sormam lazım tabi.
Kendine ait dünyası ve haritası olan, büyülü kitapları, kütüphaneleri, güçlü ve inatçı bir kadın karakteri, hem normal insanlara hem de sihirzadelere yer verilmiş bir dünyası olan alemlere girmek ister misin? cevabın evet ise bu kitap tam sana göre.
Tanıtım Yazısı
" Elisabeth, Güneyrüzgarı Krallığı'ndaki Büyük Yazdüşü Kütüphanesi'nde çocukluğundan beri bu zihniyetle yetiştirilmiştir. Raflarda fısıldayan ve demir zincirlere vurulmuş kara büyü kitaplarının arasında yaşarken bu kitapların mürekkepten oluşan korkunç canavarlara dönüşebileceğinin farkındadır. Bu yüzden çıraklık mertebesinden muhafızlığa yükselip krallığı bu korkunç güçten korumayı kendine amaç edinmiştir.
Kütüphanede meydana gelen bir saldırı, en tehlikeli kara büyü kitaplarından birinin zincirlerini koparmasına yol açar. Elisabeth bir anda kendini büyücü Nathaniel Thorn ve onun gizemli iblisi Silas'la yüzyıllardır süregelen karanlık bir planın tam ortasında bulur. Büyük Yazdüşü Kütüphanesinin hatta dünyanın geleceği artık onların elindedir"
Gerçekten spoiler değil kitap tanıtımı böyle başlıyor. zaten kendini kısmen de olsa anlattı. Kitap puanlamayı sevmem o yüzden kendi yorumumu usulca bırakıp kaçacağım.
**Yorum Baloncuğum**
Uzun süredir fantastik okumamıştım ama seri okumayı da gözüm kesmiyordu açıkçası. Araştırırken bu kitaba denk geldim. "Tek kitap nasılsa en fazla sıkılırsam bırakır sonra bir ara tekrar dönerim" diyordum ki o da ne? Açlık çektiğim için mi yoksa konusu özellikle "kitap - kütüphane ve büyü" teması etrafında olduğu için mi bilinmez, 1.5 günde okuyup bitirdim ve çok sevdim. Sürükleyici olması, iç monologların fazla olmayışı, tam sakinliğe kavuştuk derken yeni bir olayın patlak vermesi ile beni çok etkiledi.
Elisabeth güçlü ve tatlı bir kadın karakter. Kitapları seviyor ve onlarla iyi anlaşıyor. Çocukken bir kütüphanenin kapısına bırakılmış. Müdire de onu yetimhaneye göndermek yerine kütüphanede yetiştirmeye karar vermiş. Kendisi aslında bir muhafız olup ülkesini korumayı amaçlıyor ama olaylar yavaşça çığırından çıkıyor. Genç kızımızın üstüne kütüphanede gerçekleşen bir cinayet suçlaması kalıyor. Sihri sultaya götürülüp yargılanması gerek ve ona bu 3 günlük yolculuk boyunca eşlik edecek bir Sihirzade(büyücü) genç oğlan Thorn gönderiliyor yanında iblisi Silas ile birlikte. Böylece yavaş yavaş karakterleri tanımaya ve kurguya çekilmeye başlıyorsunuz.
Beni kitapta en çok tatmin eden şey; karakterleri tanırken bir yandan da olayların ilerleyerek, tempoyu yükseltip devam etmesi. Yani salt olarak "şu kişinin özellikleri budur, şunu sever bunu sevmez" gibi bir perdeden değil de, daha çok olaylar oluşurken verdikleri tepkilerle birlikte gelişimlerine ve özelliklerine şahit oluyorsunuz.
Bazı fantastik kitaplardan aşina olduğumuz üzere ana kadın karakterimiz aşırı naif ve kırılgan değil. Duygularının gayet farkında. Mantık süzgecini ön planda tutmayı seviyor. Erkek karakter de; onu ezip üstüne çıkmaya çalışan bir tip değil de yanına yoldaş olacak bir partner olarak oluşturulmuş. Bu durum beni çok memnun etti çünkü karakterler de gayet dengeli işlenmiş.
Yorumu biraz uzun tuttum farkındayım. Eğer bu tarz kitaplara aşinaysan ve kafa dağıtırken aynı anda farklı bir dünyada ve atmosferde soluklanmak istiyorsan, bu kitaba bir şans vermeni dilerim.
Öpüyorum çok :*
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder