Anadolu'da Zaman Başka Akar

 Yüzünü göstermeden, mesafeni aşmadan, fazla yüz göz olmadan, "Buradayım! İşte beni görün buradayım!" diye bağırmadan; iş yapamayanlar diyarına hoş geldiniz. Okurken, yürürken, yazarken, düşünürken, beğenirken hatta nefes alıp verirken kendimizin çığırtkanı olmadığımız sürece, boşmuş gibi geliyor. Bu -gibi gelenler- tek bana değil çoğumuza.. 

Sistem ve toplum içe dönük tipleri sevmez. Zaten en başından yanlış anlayıp "içe kapanık" olarak yaftalar. Sürekli -içindeki potansiyeli herkese göstermelisin, adeta potansiyel kusmalısın- diyerek seni dışa dönük olmaya zorlar. Aksi takdirde ekmek yoktur. Bir yandan hak verirsin. " Doğru aslında görünmezsem nasıl hayatta kalacağım ki?". Öte yandan -az görünerek- hayatta kalmanın yollarını da keşfettiğin an, tıkarlar. 

Sürekli kendi kimliğin ve kişiliğinin aksi davranmaya itilirsin. Tasarım yaparsın bağırman gerekir, el işi yaparsın bağırman gerekir. Giyinirsin bağırman gerekir. Soyunursun bağırman gerekir. Her şeyin sesi o kadar açık ki bir MUTE tuşu ararsın. Doğaya kaçarsın, dinlenirsin. Geri döndüğünde yine aynı şeylere maruz kalıp hayal kırıklığına katmanlar eklersin. Kısa aralıklar da tatmin etmez.

Bir türlü o "Ayakları üstünde duran güçlü insan" imajını çizemezsin. Şansı yaver gitmemiş, hali hazırda 1-0 geride başladığın hayat, tekrar söylenmeye başlar. "Güç senin elinde, demek ki yeterince istemiyorsun".  

Aslında bilirsin yeterince istediğini ama zamanın Anadolu kasabalarında farklı aktığını bir türlü anlatamazsın. İş imkanlarının budanıp kuşa çevrildiği, her yerde, her an hali hazırda cebine para koyamayacağını bir türlü anlatamazsın. 

"Psikolojinden borçlanacaksın, erk tarafından sindirileceksin, adın çıkacak, erkek-kadın ayrımının mesleklere bölünmüş olduğunu göreceksin" Sana azıcık bırakılmış alanlarda da, arkanda kimse durmuyorsa, ilerleyemeyeceğini anlatamazsın. Şehir değiştirmek istersin, yer yurt edinmek istersin ona da gücün yetmez çünkü cebinde kalanla anca bir çay içebilirsin dinleneceğin o aile çay bahçesinde. Rahatça da dinlenemezsin üstelik. Garip bakışlı dedelere maruz kalırsın. "Başlarım lan böyle işe" deyip evin yolunu tutarsın. Aynı duvarlar burada da üstüne gelir. 

İşe yaramaz hissedersin. Sonra durup kendine dersin ki "La ben tornavida mıyım? Neden işe yaramam gereksin? Sadece var olduğum için hak etmiyor muyum karşılıksız, koşulsuz sevilmeyi?"

Ah o makineler.. Gittiler geliştiler bak sonra bize neler ettiler. Arkasına sığınabileceğin tek bir şey bıraktılar sana. "Kafam götürmüyor artık bu yaştan sonra". Halbuki en minik yaşından en ileri yaşına kadar hep böyleydin. Sadece topluma uyum sağlamak için ağız değiştirdin. Madem öyle istiyorlar dedin. Öyle oynayalım.. 


Eşlik etmek istersen ahanda şuracıkta duruyorum 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder