Dikenlerin Büyüsü - (Margaret Rogerson)

 

Blogun ilk kitap yorumuyla dalış yapıyorum sevgili okuyucu. Önce bir kaç soru sormam lazım tabi.

Kendine ait dünyası ve haritası olan, büyülü kitapları, kütüphaneleri, güçlü ve inatçı bir kadın karakteri, hem normal insanlara hem de sihirzadelere yer verilmiş bir dünyası olan alemlere girmek ister misin? cevabın evet ise bu kitap tam sana göre. 

Tanıtım Yazısı

" Elisabeth, Güneyrüzgarı Krallığı'ndaki Büyük Yazdüşü Kütüphanesi'nde çocukluğundan beri bu zihniyetle yetiştirilmiştir. Raflarda fısıldayan ve demir zincirlere vurulmuş kara büyü kitaplarının arasında yaşarken bu kitapların mürekkepten oluşan korkunç canavarlara dönüşebileceğinin farkındadır. Bu yüzden çıraklık mertebesinden muhafızlığa yükselip krallığı bu korkunç güçten korumayı kendine amaç edinmiştir. 

Kütüphanede meydana gelen bir saldırı, en tehlikeli kara büyü kitaplarından birinin zincirlerini koparmasına yol açar. Elisabeth bir anda kendini büyücü Nathaniel Thorn ve onun gizemli iblisi Silas'la yüzyıllardır süregelen karanlık bir planın tam ortasında bulur. Büyük Yazdüşü Kütüphanesinin hatta dünyanın geleceği artık onların elindedir" 

Gerçekten spoiler değil kitap tanıtımı böyle başlıyor. zaten kendini kısmen de olsa anlattı. Kitap puanlamayı sevmem o yüzden kendi yorumumu usulca bırakıp kaçacağım. 


 **Yorum Baloncuğum**

Uzun süredir fantastik okumamıştım ama seri okumayı da gözüm kesmiyordu açıkçası. Araştırırken bu kitaba denk geldim. "Tek kitap nasılsa en fazla sıkılırsam bırakır sonra bir ara tekrar dönerim" diyordum ki o da ne? Açlık çektiğim için mi yoksa konusu özellikle "kitap - kütüphane ve büyü" teması etrafında olduğu için mi bilinmez, 1.5 günde okuyup bitirdim ve çok sevdim. Sürükleyici olması, iç monologların fazla olmayışı, tam sakinliğe kavuştuk derken yeni bir olayın patlak vermesi ile beni çok etkiledi. 

Bir Ege Road Trip Sezon Dışısı

 Geçtiğimiz Eylül' ün ortalarında ne zamandır planladığımız şu road tripi bir yapalım dedik. Etraf sessiz, oteller ucuz olur kafa dinleriz gezeriz diye yola koyulmaya karar verdik. Tabi ben son dakikaya kadar Savaş ya da Kaç' ın Kaç penceresinde sallandım durdum. Sen aylarca hayalini kur sonra beynin oyun oynasın yok ya. Toparladık eşyaları, arka koltuğu çarşamba pazarına çevirdik. Yanına da iliştiriverdiler beni eşantiyon gibi. 

Bezin istasyonu aesthetic

Böyle benzin istasyonları valla bana estetik geliyor. Normalde doğaya tabi kullanırım bu kelimeyi ama efendime söyleyeyim bir liminal spacelik olsun, hiçliğin ortası olsun. İlgimi çekiyor böyle sessiz yerler.  Kahveleri, çubukları falan doldurduk arabaya çıktık yola. Tabi ben kendi flashımı kendim doldurdum darladıkça darladım milleti şunu dinleyelim bunu dinleyelim yine. (Sıkıldım deep house ve elektronik dinlemekten napayım. Bastım Küba müzikleri, 2000'ler yabancı, 80'ler disco ve türkü falan. tam bir kültür karmaşası.) Gün ışıyana kadar kendime gelemedim tabi.

B12 Mi Eksikliği?

 

  Evet evet galiba aylar sonra geri dönmüş bulunuyorum ama güç bela. Bir insan şifresini unutur tamam anlıyorum da gmail adresini ve blog adını unutmak nedir arkadaş? Küçük bir sebep görüyorum tabi. Eski telefonum kırıldı. Koştur koştur gittim ekran yaptırdım. Güzel abilerimiz işlerinde mükemmel oldukları için içinden geçmişler telefonun tabi. Baktım kenarlardan ışık sızıyor, çift basıyor, maile giriyorum instagrama atıp keşfette millete beğeni gönderiyor (ciddiyim bu arada keşke bir hayaletim olsa da konuyu metafizikten hop buralara bağlayabilsem).. Dedim bu telefon değişecek. Masaüstü bilgisayara geçince laptop boşta kalmıştı onu satıp üstüne yeni telefon aldım.

Eski telefonu da ekran bozuk falan kenara ayırdıydım. Allahım bir şeyi formatlamak ve yeni bir yere geçiş yapmak için yüzlerce uygulama + mail yüklemek çileymiş (derdini öpeyim baloncu). Hallettim bir şekil. Bazı veriler eksik transfer edildi ve anca bulabildim blogun adresini falan. 

Arkadaş nolur bana Nokia 3310'u 5100'ı geri verin. Takoz istiyorum takoz. Balkondan birkaç kat düşünce "Hellö hala hayattayım" diyen bir teknoloji istiyorum ama Whatsapp yok :( Aile içi iletişim ve iş mevzularında iyi oluyor. Yemin ederim tuşlu Blackberry' ler vardı ya hatırlarsın. Bizim sınıfın zenginleri kullanırdı onları. (Şöyle bir geri dönüp bakınca, sosyal bir sınıfı temsil etmediğini gördüm gerçi) alıp kurtulacağım o olacak en sonunda.

Bu arada Samsung' a geçtim kamerası olaymış cidden. Arada bir tane de Ege road trip patlatmıştık tüm fotoğrafları yeni telefonla çektim (grubun Şikşakı yaptılar beni ama bu iyi bir şey) Onunla ilgili de bir yazı atacağım arşiv bende olduğu için. Sezon dışı Ege de tadından yenmiyormuş ayan beyan görmüş olduk mis gibi. Zaten sonbahar ve kış insanı olduğum için pek bir güzel besledi nostaljik zihnimi.

 Aa bu arada fiziksel kitap okumaya da geri döndüm (kindle da bir yere kadar. Kendisi faydalı ama ben romantik bir insanım fiziksel kitap elleme ihtiyacı duyuyorum mıncıklıyorum, kitaplıktaki duruşlarına bakıp 'vay anasını' diyorum. 4 saat kitaplık temizledim gibi aylardan sonra resmen dile geldi sıpalar)

Çok gevezelik ettim ama valla heyecandan. Kayıp ikizimi bulmuş gibiyim. Şöyle hobarey içimi dökeyim istedim.


Seviliyorsun :* :*